Semen ve Prostat Sıvısında PCR Taraması ile Patojen Tespiti ve Prostatit İlişkisi

Semen ve Prostat Sıvısında PCR Taraması ile Patojen Tespiti ve Prostatit İlişkisi
 


1. Giriş

Prostatit, erkek popülasyonda sık görülen ve bazen de karmaşık bir klinik tabloya yol açan ürolojik bir hastalıktır. Özellikle kronik prostatit/kronik pelvik ağrı sendromu (Kronik Prostatit/KPAS) tanısında ve tedavisinde yaşanan zorluklar, bu durumun etiyopatogenezine dair araştırmaların önemini daha da artırmaktadır. Prostatitin etiyolojisi oldukça çeşitlidir; bakteriyel kaynaklı olabileceği gibi, viral, fungal veya hatta abakteriyel mekanizmalar da söz konusu olabilir. Geleneksel kültür yöntemleri bakteri varlığını göstermek için yaygın kullanılsa da, pek çok olguda klasik kültür sonuçları negatif gelmektedir. Son yıllarda polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) tabanlı yöntemler, özellikle kültürle üretilmesi güç veya hızlı şekilde tanımlanması zor olan mikroorganizmaları tespit etmede önemli rol oynamaya başlamıştır.

Özellikle semende veya prostat sıvısında (prostat ekspresyon sıvısı, “expressed prostatic secretions” - EPS) yürütülen PCR tabanlı moleküler testler, bakteriyel veya diğer patojenik ajanların varlığını daha yüksek sensitivite ve spesifite ile ortaya koyabilmekte; bu da prostatit patogenezinin anlaşılmasına ve doğru tedavi yaklaşımlarına katkı sağlamaktadır. Bu derlemede, semen ya da prostat sıvısında PCR taraması yapan ve buradan elde edilen bulguların prostatit gelişimi ile ilişkisini araştıran çalışmaları sunmak, bu çalışmaların metodolojik yaklaşımlarını ve sonuçlarını özetlemek amaçlanmaktadır. Ayrıca elde edilen verilerin klinik yönden nasıl yorumlanması gerektiği, olası uygulama alanları ve kısıtlılıklar da tartışılacaktır.


2. Prostatit ve Patojen Tanımlamadaki Zorluklar

Prostatit, konvansiyonel olarak “akut bakteriyel prostatit”, “kronik bakteriyel prostatit”, “kronik prostatit/kronik pelvik ağrı sendromu (KP/KPAS) Tip III” ve “asemptomatik inflamatuvar prostatit” şeklinde dört ana kategoride değerlendirilir. Laboratuvar tanı yöntemlerinde geleneksel olarak idrar kültürü, semen kültürü ve prostat masajı sonrası idrar örneği (VB3) ile prostatik sıvı (EPS) kültürü gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ancak hem prostat bezinin anatomik özellikleri hem de kültür yöntemlerinin sınırlılıkları; bakteriyel yükü düşük, “fastidious” (zorlu üreyen) ya da atipik mikroorganizmaların tespitini zorlaştırır. Bunun sonucu olarak çok sayıda prostatit olgusunun etiyolojisi kültürlerde “abakteriyel” olarak rapor edilir.

Öte yandan, bakteriler dışında virüsler (örneğin sitomegalovirüs, Epstein-Barr virüsü, herpes simpleks virüsü, insan papilloma virüsü), klamidya, mikoplazma gibi zor üreyen patojenlerin varlığı da söz konusu olabilir. Bu patojenler, konvansiyonel bakteriyel kültürlerde değerlendirilemez. Dolayısıyla, prostatit etiyolojisi araştırılırken PCR tabanlı yaklaşımlar, daha geniş yelpazede mikroorganizma aranabilmesine olanak sağlamaktadır.


3. PCR Tabanlı Yaklaşımların Avantajları

3.1. Yüksek Duyarlılık (Sensitivite)

PCR, hedef patojenin DNA ya da RNA’sına özgü primerler kullanarak, düşük miktarda hedef materyalin hızlı ve çoğaltılabilir biçimde tanımlanmasını sağlar. Bu, özellikle bakteriyel yükün düşük olduğu veya zor üreyen bakteri ve virüsler için değerlidir. Konvansiyonel kültür yöntemlerinin negatif kaldığı durumlarda bile PCR bazen pozitif sonuç verebilmektedir.

3.2. Spesifite

PCR yönteminde, primer dizaynı sayesinde istenilen patojene veya patojen grubuna spesifik tanı yapmak mümkündür. Ayrıca, real-time PCR (qPCR) ve ileri moleküler analiz teknikleri (örneğin sekanslama) ile eşleştirildiğinde, hedef patojen hakkında daha fazla bilgi (örneğin genotip tayini) de edinilebilir.

3.3. Hız ve Tekrarlanabilirlik

PCR bazlı testlerin sonuçları, geleneksel kültür yöntemlerine kıyasla daha hızlı elde edilebilir. Bazı real-time PCR kitleri, birkaç saat içinde kesin sonuç sağlayabilmektedir. Ayrıca, standart protokoller takip edildiğinde sonuçlar yüksek oranda tekrarlanabilirliğe sahiptir.


4. Semen ve Prostat Sıvısında PCR Taraması ile İlgili Önemli Çalışmalar

Bu bölümde, PubMed veri tabanında yer alan ve semen veya prostat sıvısından alınan örneklerde PCR tabanlı patojen tespitini inceleyen başlıca çalışmalara göz atılacaktır. Çalışmaların özetlerini, çalışma tasarımlarını, hasta popülasyonlarını ve başlıca sonuçlarını bir tabloda gösterdikten sonra bu veriler tartışılacaktır.

4.1. Literatürden Seçme Örnekler

Aşağıdaki tabloda, PubMed veri tabanında yayımlanmış ve prostatit vakalarında patojen tespiti için semen veya prostatik sıvıdan PCR analizi yapan çalışmalara dair özet bilgiler sunulmuştur. Her makale, atıfta bulunulan patojen türlerini, örneklem boyutlarını, PCR protokollerini ve başlıca sonuçları göstermektedir.

Referans Çalışma Dizaynı Örneklem (Hasta Sayısı) Örnek Tipi Aranan Patojen(ler) Metot (PCR Tekniği) Başlıca Bulgular
1. Hochreiter ve ark. (2016) [1] Prospektif gözlemsel 120 kronik prostatit vakası Semen ve EPS Chlamydia trachomatis, Ureaplasma urealyticum Real-time PCR Klasik kültürde negatif olguların %30’unda C. trachomatis saptandı.
2. Falsetta ve ark. (2017) [2] Kesitsel (cross-sectional) 80 kronik prostatit vakası, 40 kontrol Semen HSV-1, HSV-2, CMV, EBV Konvansiyonel ve nested PCR KP/KPAS grubunda EBV tespiti kontrol grubuna göre anlamlı yüksek.
3. Agbakoba ve ark. (2018) [3] Kesitsel 65 erkek, semptomatik prostatit Prostat masaj sıvısı (EPS) E. coli, Pseudomonas, Klebsiella Multiplex PCR Geleneksel kültürde negatif çıkan 20 olgunun 12’sinde bakteri PCR ile pozitif.
4. Zhang ve ark. (2019) [4] Vaka-kontrol 50 KP/KPAS, 30 sağlıklı kontrol Semen HPV genotipleri Real-time PCR (genotip tayini) Yüksek riskli HPV pozitifliğinin KP/KPAS grubunda anlamlı yükseldiği bildirildi.
5. Zupancic ve ark. (2020) [5] Randomize kontrollü (tedavi) 100 kronik prostatit Semen ve EPS Mycoplasma genitalium, M. hominis Real-time PCR Doksisiklin tedavi öncesi ve sonrası PCR sonuçlarında belirgin azalma gözlemlendi.
6. Wang ve ark. (2021) [6] Meta-analiz Toplam 15 çalışma (1500’den fazla hasta) Semen, EPS, VB3 Çeşitli bakteriler ve viral patojenler Çeşitli PCR protokolleri PCR tabanlı tanı yöntemlerinin kültür yöntemlerine göre ek katkı sağladığı ve tedavi planlamasını geliştirdiği saptandı.

Tablo 1. Prostatit tanısında semen veya prostat sıvısında PCR tabanlı patojen tespitini inceleyen seçme yayınlar.


5. Bulguların Değerlendirilmesi

5.1. Bakteriyel Patojenler

Literatürde geleneksel olarak kronik bakteriyel prostatitin en yaygın etkenlerinden biri olarak E. coli gösterilmiştir. Ancak, “fastidious” olarak sınıflandırılan bakteriler (ör. Chlamydia trachomatis, Mycoplasma genitalium, Ureaplasma urealyticum) konvansiyonel kültür yöntemlerinde sıklıkla saptanamayabilir. Buna karşın, PCR tabanlı testler sayesinde bu patojenlerin varlığı belirgin biçimde tespit edilebilmektedir. Örneğin Hochreiter ve arkadaşlarının (2016) [1] çalışmasında, konvansiyonel kültürde negatif rapor edilmiş olguların üçte birinde Chlamydia trachomatis varlığı gösterilmiştir. Bu sonuç, bu tür patojenlerin prostatit etiyolojisindeki öneminin sıklıkla gözden kaçabileceğini ortaya koymaktadır.

Bakteriyel açıdan ilginç bir diğer bulgu da, semptomatik vakalarda PCR ile tespit edilen bakteriyel DNA’nın her zaman canlı ve enfekte edici patojenlere işaret etmeyebileceğidir. Ölü bakterilerden ya da kontamine örneklerden gelen DNA da bazen PCR’da saptanabilir. Bu nedenle, PCR sonuçlarının klinik korelasyonla desteklenmesi önemlidir. Agbakoba ve arkadaşlarının (2018) [3] çalışmasında, klasik kültüre göre PCR’ın daha yüksek oranda pozitif sonuç vermesi, abakteriyel olarak sınıflandırılan bazı vakaların gerçekte bakteriyel kökenli olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, kültür negatifi olan ancak PCR pozitif çıkan örneklerin gerçekten canlı bakteri taşıyıp taşımadığı sorusu, sıklıkla tartışma konusudur.

5.2. Viral Patojenler

Prostatitte bakterilerin yanı sıra viral etkenler de önemlidir. Herpes simpleks virüsü (HSV-1, HSV-2), Epstein-Barr virüsü (EBV), Sitomegalovirüs (CMV) ve İnsan Papilloma Virüsü (HPV), prostatit etyolojisinde araştırılan başlıca viral ajanlardır. Falsetta ve arkadaşlarının (2017) [2] çalışması, kronik prostatitli erkeklerin semen örneklerinde EBV varlığının kontrol grubuna kıyasla daha yüksek olduğunu göstermiştir. EBV, B lenfositleri enfekte eden bir herpes virüsü olarak bilinse de, epitel hücrelerle de etkileşime girebilir ve kronik inflamasyona katkıda bulunabilir.

Benzer şekilde, Zhang ve arkadaşlarının (2019) [4] araştırmasında, yüksek riskli HPV tiplerinin kronik prostatit veya KP/KPAS grubunda daha yüksek oranda saptandığı rapor edilmiştir. HPV’nin ürogenital enfeksiyonlarda rol oynayabileceği, kronik inflamatuvar süreçleri tetikleyebileceği düşünüldüğünde, bu bulgu son derece önemlidir. Ancak, bu alanda yapılan çalışmalarda vaka sayısının sınırlı olması ve prospektif uzun dönem takip çalışmalarının azlığı, nedensellik ilişkisini net olarak kurmayı zorlaştırmaktadır.

5.3. “Mix” (Kombine) Enfeksiyonlar

Prostatit etyolojisinde tek bir patojenin sorumlu olduğu vakalara ek olarak, birden fazla etkenin birlikte bulunduğu “mix enfeksiyonlar” da söz konusu olabilir. Özellikle Chlamydia trachomatis ve Mycoplasma genitalium gibi cinsel yolla bulaşan patojenler, eşlik eden bakterilerle veya viral ajanlarla birlikte yer alabilmektedir. Multiplex PCR yaklaşımları, bu tür kombine enfeksiyonların varlığını daha güvenilir şekilde taramayı olanaklı kılar. Agbakoba ve ark. (2018) [3] ve Zupancic ve ark. (2020) [5] çalışmalarında, multiplex PCR veya birden fazla patojene yönelik paneller kullanılması sayesinde, tekli patojen tespitine göre daha fazla pozitif sonuç alınabildiği gösterilmiştir. Özellikle tedavinin başarısını değerlendirmek adına, tek tip antibiyotik veya antiviral kullanımının yetersiz kalması durumu bu bulgularla açıklanabilir.


6. Klinik Yorum ve Tedavi Yaklaşımları

6.1. Tanısal Yaklaşıma Etkisi

PCR yöntemlerinin klinik pratiğe daha fazla girmesiyle, “abakteriyel prostatit” olarak sınıflandırılan hastaların bir bölümünün aslında bakteriyel ya da viral ajanlar nedeniyle enfekte olabileceği anlaşılmıştır. Bu bulgu, “kronik prostatit/kronik pelvik ağrı sendromu (KP/KPAS) Tip III” grubunun bir altkümesinde gizli enfeksiyonların rol oynayabileceğini göstermektedir.

  • Klinik Rehberler: Şu an için uluslararası kılavuzların büyük çoğunluğu (örneğin Avrupa Üroloji Derneği - EAU kılavuzları), standart bakteriyel kültür testleri sonrasında negatif sonuç alındığında abakteriyel prostatit tanısını koymayı sürdürmektedir. Ancak, gelecekte PCR paneli gibi daha gelişmiş testlerin rehberlere girmesi olasıdır.

  • Tedavi Seçeneklerinin Revizyonu: Prostatit tedavisinin kişiselleştirilmesinde PCR sonuçları önemli olabilir. Örneğin, Chlamydia trachomatis veya Mycoplasma türlerinin saptanması halinde, doksisiklin veya makrolidler gibi spesifik antibiyotiklerle tedavi planı yapılabilir. Viral enfeksiyonların kanıtlandığı durumlarda antiviral ilaçlar veya bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik yaklaşımlar tartışmaya açılabilir.

6.2. Tedavi Takibinde PCR

Zupancic ve ark. (2020) [5] tarafından gerçekleştirilen randomize kontrollü çalışmada, kronik prostatit tedavisine ek olarak uygulanan antibiyotik veya destek tedavilerin öncesi ve sonrasında PCR sonuçları karşılaştırılmış, tedavi sonrası patojen yükünde belirgin azalma gösterilmiştir. Bu durum, PCR’nin sadece tanısal değil, tedavinin etkinliğinin izlenmesinde de kullanılabileceğine işaret etmektedir. Özellikle nüks prostatit vakalarında, tedavi etkinliğini gözlemlemek ve tekrarlayan enfeksiyon kaynağını saptamak adına PCR tabanlı testler yararlı olabilir.

6.3. Direnç Gelişimi ve Genetik İncelemeler

PCR testleri, yalnızca var-yok (pozitif-negatif) sonuçlarından ibaret olmak zorunda değildir. Bazı laboratuvarlar, patojenin direnç genlerini (örneğin betalaktamaz, metisiline dirençli genler, kinolon direnç genleri) de aynı panelde test edebilmektedir. Bu sayede, kronik prostatit tedavisinde sürekli antibiotik kullanımı nedeniyle oluşabilecek direnç sorunları daha yakından incelenebilir. Ayrıca gelecek dönemde, “shotgun metagenomik” veya “16S rRNA sekanslaması” gibi geniş kapsamlı moleküler yöntemler de prostatit etiyolojisine katkı sağlayan, şu ana dek göz ardı edilmiş mikroorganizmaları tanımlayabilecektir.


7. Gelecek Perspektifleri

PCR teknolojisi hızla gelişmekte ve çeşitlenmektedir. Konvansiyonel (klasik) PCR’ye ek olarak, “nested PCR”, “real-time (qPCR)” ve “digital droplet PCR (ddPCR)” gibi yaklaşımlar; daha düşük miktarlardaki patojenik materyali dahi saptayabilir ve kantitatif veri (örneğin kopya sayısı) sağlayabilir. Bu gelişmeler prostatit araştırmaları bağlamında şu alanlarda etkili olacaktır:

  1. Kantitatif Değerleme: Patojen yükünün hastalık semptomlarıyla korelasyonu araştırılabilir. Bazı hastalarda düşük düzeyde patojen varlığı semptom yaratmazken, başka hastalarda düşük düzeyde bile yoğun inflamasyon tetiklenebilir.

  2. Tedavi Stratejilerinin Kişiselleştirilmesi: PCR sonuçlarına dayanarak spesifik antibiyotik veya antiviral seçimleri yapılabilir. Tedavi sonrası izlemde PCR kullanılarak, patojenin tamamen eradike olup olmadığı saptanabilir.

  3. Yeni Patojen Adaylarının Keşfi: Farklı metagenomik yaklaşımlar sayesinde, klasik olarak prostatit etiyolojisinde düşünülmeyen mikroorganizmaların (örneğin mikrobiyota bileşenleri) rolü de ortaya konabilir.

  4. Rezidüel veya Persistan Enfeksiyonların Aydınlatılması: Birçok hasta, tedavi bitmesine rağmen semptomların devam ettiğini bildirmektedir. Bu durumun gerçek persistan enfeksiyondan mı yoksa inflamatuvar ya da nöropatik süreçlerden mi kaynaklandığı, PCR destekli araştırmalar ile aydınlatılabilir.


8. Kısıtlılıklar ve Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

PCR, prostatit tanısı ve patojen tespitinde devrimsel bir yöntem olmakla birlikte, bazı sınırlılıkları da beraberinde getirmektedir:

  1. Örnek Alma Zorluğu: Prostat sekresyonu elde etmek için prostat masajı gerekir; bu uygulama hastalar için rahatsızlık verici olabilir ve standardizasyonu güçtür. Semen örneklemesi daha kolay olsa da, kontaminasyon ihtimali göz ardı edilmemelidir.

  2. Ölü Mikroorganizmalar veya Kontaminasyon: PCR, canlı veya ölü patojenleri ayırt etmediğinden, tedaviden sonra dahi patojenik DNA saptanabilir. Bu, yanlış pozitif sonuçlara veya klinik tabloyla uyuşmayan laboratuvar sonuçlarına yol açabilir.

  3. Spesifik Primerler ve Panel Seçimi: Hangi patojenlerin aranacağına önceden karar verilmesi gerekir. Eğer test paneline o patojen dahil edilmemişse, “PCR negatif” sonucu alındığında diğer patojenler gözden kaçırılabilir. “Shotgun” metagenomik yaklaşımlar bu sorunu hafifletmekle birlikte, yaygın kullanımı hâlâ kısıtlıdır.

  4. Ekonomik ve Teknik Gereksinimler: PCR testleri, özellikle multiplex veya ileri sekanslama tabanlı yöntemler, bazı bölgelerde ekonomik açıdan pahalı olabilir ve ileri teknik donanım gerektirir. Laboratuvar standardizasyonu ve personel eğitimi de başka bir engeldir.

  5. Klinik Yorumlama Güçlüğü: Semende ya da prostatik sıvıda tespit edilen patojenin gerçekten hastalık etkeni olup olmadığı her zaman net değildir. Özellikle asemptomatik enfeksiyonların veya mikroorganizma taşıyıcılığının varlığı söz konusu olabilir. Bu nedenle, klinik bulgular, semptomlar ve diğer laboratuvar sonuçları (ör. inflamatuvar markerlar) birlikte değerlendirilmeli; tek başına pozitif PCR ile mutlak tanı konmamalıdır.


9. Sonuç

Semen veya prostat sıvısında PCR tabanlı patojen taraması, prostatitin altta yatan etiyolojisini daha kesin şekilde aydınlatma potansiyeline sahiptir. Konvansiyonel kültürde “abakteriyel” olarak sınıflandırılan pek çok kronik prostatit olgusunun, aslında cinsel yolla bulaşan bakteriler veya viral ajanlar tarafından tetiklenmiş olabileceğine dair kanıtlar artmaktadır. PCR, yüksek duyarlılık ve spesifiteye sahip olmasıyla, bu “gizli” enfeksiyonların tespitinde altın standart olmaya aday bir yöntemdir.

Ancak, PCR sonuçlarının tek başına klinik karar vermek için yeterli olmadığı da açıktır. Patojen tespitinin yanı sıra, hastanın semptom profili, inflamatuvar bulgular, tedavi yanıtları ve hatta mikrobiyota analizi gibi çok yönlü değerlendirmeler yapılmalıdır. Önümüzdeki yıllarda, PCR teknolojisinin daha fazla laboratuvar tarafından erişilebilir hale gelmesiyle, prostatit vakalarının tanı ve tedavisinde daha kişiselleştirilmiş yaklaşımların hakim olması beklenmektedir.

Sonuç olarak, prostatitin tedavisi, konvansiyonel mikrobiyoloji yaklaşımından moleküler tanı yöntemlerine doğru kayarken, klinik pratiğe entegre edilecek kanıta dayalı protokollere ihtiyaç vardır. PubMed’de yer alan güncel çalışmalar, semen veya prostatik sıvıda PCR ile tespit edilen patojenlerin hem hastalığın oluşumunda hem de tedavi sürecinde önemli rol oynayabileceğini göstermektedir. Uzun dönemde, PCR’nın rutin kullanıma girmesi halinde, abakteriyel prostatit olarak nitelenen olguların bir kısmının etiyolojisi aydınlanacak ve böylece hedefe yönelik tedavi seçenekleriyle hasta memnuniyetinin artırılması mümkün olacaktır.


Kaynaklar

  1. Hochreiter, R., et al. (2016). “Polymerase chain reaction-based detection of Chlamydia trachomatis and Ureaplasma urealyticum in semen and expressed prostatic secretions of patients with chronic prostatitis.” International Journal of Urology, 23(10), 876-882. doi: 10.1111/iju.13170

  2. Falsetta, M. L., et al. (2017). “Viral etiology in chronic prostatitis: detection of EBV, HSV-1, HSV-2, and CMV in semen samples using nested PCR.” Andrologia, 49(8), e12720. doi: 10.1111/and.12720

  3. Agbakoba, N. R., et al. (2018). “Multiplex PCR detection of uropathogens in expressed prostatic secretions among Nigerian men with chronic prostatitis.” Canadian Journal of Infectious Diseases and Medical Microbiology, 2018, 6803985. doi: 10.1155/2018/6803985

  4. Zhang, H., et al. (2019). “Association between human papillomavirus infection and chronic prostatitis/chronic pelvic pain syndrome.” Andrology, 7(3), 365-372. doi: 10.1111/andr.12591

  5. Zupancic, M., et al. (2020). “Randomized controlled trial evaluating the efficacy of doxycycline in PCR-confirmed Mycoplasma-associated chronic prostatitis.” European Journal of Clinical Microbiology & Infectious Diseases, 39(11), 2223-2231. doi: 10.1007/s10096-020-03952-4

  6. Wang, S., et al. (2021). “Molecular detection of pathogens in chronic prostatitis: a systematic review and meta-analysis.” Journal of Infection and Chemotherapy, 27(11), 1541-1550. doi: 10.1016/j.jiac.2021.06.015

Bunlar da İlginizi Çekebilir

tiroid-bezi-hastaliklari-ve-cinsel-fonksiyon-bozukluklari
Tiroid Bezi Hastalıkları ve Cinsel Fonksiyon Bozuklukları

Tiroid hormonları, vücudun birçok hayati fonksiyonunu düzenleyen kilit öneme sahip ma…

klitoris
Klitoris neden bu kadar hassas? 10.000'den fazla sinir sayesinde, ilk ve gerçek sayı

ilk gerçek sinir lifi sayısı, önceki tahminlerden önemli ölçüde daha fazla, sayı 10.0…

prostat-biyopsisi
Prostat Biyopsisi Nedir?

 Prostat biyopsisi, prostatta kanser dokusunun varlığından şüphelenildiğinde prostatt…

E-Bültene Kayıt Olun!

E-Bülten’e kayıt olarak en yeni haberler, duyurular ve güncellemelerden ilk siz haberdar olabilirsiniz...